Ana fikir şu; “Business for good !”
İş dünyası adeta iyilik üreten bir çarka dönüşür mü ? Bu mümkün mü? Hem iyi olanı üreten, hem farklı toplumsal dinamikleri ciddiye alan, çalışanını düşünen, çevresine değer veren, din, dil, ırk ayırt etmeksizin toplumun iyiliği için çalışan şirketler şirket midir günün sonunda? Böyle samimi şirketler var mıdır gerçekten?
Hakim sistem sorgusu son yılların en çok gündeme gelen ve paradoksal olarak da en çok yanıtlanamayan sorularını beraberinde getiriyor.
Birinci soru; bildiğimiz kapitalizmin sonuna geldik mi? Evet veya hayır cevabından sonra geliyor asıl bomba sorular. Ve tabii onlarca komplo teorisiyle beraber gelecek senaryoları oluşturuluyor. Tıkanan kapitalizmi ilimunatinin kışkırtmasıyla savaşla devşirecekler, tek dünya devleti kurmak istiyorlar, üçüncü Dünya savaşı çıkacak diyenden, sosyalizm geliyor diyene, efendim tüm bunların müsebbibi yaklaşan gezengen X diyene, hep bir yere bağlama telaşı ve merakı ile şaşkın şaşkın aranmaya devam edeceğiz gibi gözüküyor.
Doktor Kıyamet lakabıyla tanınan ünlü yatırımcı diye başlayan yeni bir haberde Marc Faber ismindeki ünlü yatırımcının sıra dışı çıkışına yer verilmiş. Efenim şimdi merkez bankalarının rezerv miktarı çok yüksekmiş, bunlar her şeyi satın alacakmış yakında ve sosyalizm gelmiş olacakmış böylece…Dünya’nın en büyük 6 merkez bankasının 17 trilyon dolar rezerv parası varmış, batan şirketler dahil evlerimizi bile satın alacaklarmış, bu da dünyada sosyalist bir sistemin kurulmasının yolunu açacakmış….
Eeeeee…kısa kes çay demle diye bir laf vardır ya bizde ne güzeldir o çay ! Dijital ortamda trilyonlarca karşılıksız para(dolar) bastık, bindiğimiz dalı kestik demek akıllarına gelmiyor. Kapitalist sistemin başına “vahşi” kelimesini koyduracak kadar hoyratça davranan şirketler ve onların kurucuları, patronları, zengin kişiler veya aileler, 2000 yılını deviren insanlığın yaşadığı bunalımdan da sorumlular aslında. Bir ekonomik model olarak kapitalizmde vahşiliğin bilimsel karşılığı olmadığına göre bence yaşanan şey insana dair büyük açmazdan kaynaklanıyor. Körü körüne sistemi suçlamak mantıklı gelmiyor. Aç gözlülük, ego, hayatta kalma hırsı, miras biriktirme, kendini tanrı yerine koyma, güçlendikçe ölümsüzlüğü yakalama arzusu gibi narsist psikolojik hastalıklar. Bu sinir bozucu ruh halinin yansıması olarak sistematik yolsuzluklar, savaşlar, acımasız katliamlar, açlık sınırında yaşayan milyarlar, fakirlik, cehalet, hastalıklar vs. kötülükler silsilesi peşimizi bırakmıyor.
Sonuçta kapitalizm gider yerine sosyalizm gelir ama bu ruh halinden kurtulamayan insanlık orada da tökezleyecektir…bu kadar basit işte.
İkinci dünya savaşı sonrası kurulan Birleşmiş Milletler, tüm bu karmaşanın farkında olan bir kurum olarak dünya düzeninden ve geleceğinden kaygı duyarak, ideolojik ve ilkesel düzlemde politika üretmeye karar veriyor. Ve şirketler/kurumlar için bin yıl kalkınma hedefleri çağrısında bulunuyor 1999 yılında. Küresel İlkeler Sözleşmesi olarak adlandırılan bu çağrının resmi bir nitelik kazanması ise, 26 Temmuz 2000 tarihinde BM merkezinde yapılan bir toplantıyla gerçekleşiyor. Şöyle demiş eski BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon;
Yani para hırsı içinde, güdük hedeflerinizle vahşi vahşi gezinmeyin, toplum için iyi bir şeyler yapmanız gerekiyor ki bu gemiyi yüzdürebilelim, insanlık da hak ettiği medeniyete doğru yürümeye devam etsin. Kendimce özetlediğim hali bu. Dünya şirket, aile ve şahıs hırslarına bırakılamayacak kadar değerli. Ve belli ilkeler çerçevesinde bir araya gelirsek kötüyü ve vahşiyi söküp atabiliriz diyor BM. Bunun için hakim sisteme bir anlaşma öneriyor ve önermekle kalmıyor nasıl harekete geçeceğini de gösteriyor. Milenyuma girerken kapitalistlerin kulağını çekiyor…tatlı tatlı 🙂 İyi de yapıyor bence.
Global Compact Türkiye‘nin resmi web sitesinde daha ayrıntılı bulabileceğiniz bazı bilgiler:
Küresel İlkeler Sözleşmesi nedir?
BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, sürekli rekabet içindeki iş dünyasında ortak bir kalkınma kültürü oluşturmak üzere evrensel ilkeler öneren yenilikçi bir kurumsal sorumluluk yaklaşımıdır. Vizyonu, “sürdürülebilir ve kapsamlı küresel ekonomi” olan Sözleşme’ye taraf olmak tamamen gönüllülük esasına dayanmaktadır.
31 Ocak 1999’da Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu sırasında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan iş dünyası liderlerine “Binyıl Kalkınma Hedefleri” doğrultusunda bir çağrıda bulunmuştu. Annan, iş dünyası liderlerini, özetle, yeni küresel ekonominin sürdürülebilirliğini sağlamak için gerekli olan çevresel ve sosyal dayanakların oluşturulmasına destek vermeye ve tüm dünya hakları için küresel yatırımlar yapmaya davet etmişti. Küresel İlkeler Sözleşmesi olarak adlandırılan bu çağrının resmi bir nitelik kazanması ise, 26 Temmuz 2000 tarihinde BM merkezinde yapılan bir toplantıyla gerçekleşti.
10 İLKE
İnsan Hakları
İlke 1: İş dünyası, ilan edilmiş insan haklarını desteklemeli ve haklara saygı duymalı.
İlke 2: İş dünyası, insan hakları ihlallerinin suç ortağı olmamalı.
Çalışma Standartları
İlke 3: İş dünyası, çalışanların sendikalaşma ve toplu müzakere özgürlüğünü desteklemeli.
İlke 4: Zorla ve zorunlu işçi çalıştırma uygulamasına son verilmeli.
İlke 5: Her türlü çocuk işçi çalıştırılmasına son verilmeli.
İlke 6: İşe alım ve işe yerleştirmede ayrımcılığa son verilmeli.
Çevre
İlke 7: İş dünyası, çevre sorunlarına karşı ihtiyati yaklaşımları desteklemeli.
İlke 8: Çevresel sorumluluğu arttıracak her türlü faaliyete ve oluşuma destek vermeli.
İlke 9: Çevre dostu teknolojilerin gelişmesini ve yaygınlaşmasını desteklemeli.
Yolsuzlukla Mücadele
İlke 10: İş dünyası, rüşvet ve haraç dahil her türlü yolsuzlukla savaşmalı.
“Binyıl Kalkınma Hedefleri” nelerdir?
Türkiye’nin imzaladığı ve sekiz başlıkta toplanan hedefler şunlardır:
1. Mutlak yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan kişi sayısının yarıya indirilmesi,
2. Dünyada herkesin ilkokulu tamamlaması,
3. Cinsiyet eşitliğinin öne çıkarılması,
4. Beş yaş altındaki çocuk ölümlerinin üçte iki oranında azaltılması,
5. Gebelik ve doğum esnasındaki anne ölüm oranlarının dörtte üç oranında azaltılması,
6. HIV/AIDS, sıtma ve tüberküloz gibi diğer salgın hastalıkların yayılmasının önlenmesi,
7. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması,
8. Yardım, ticaret ve borç yükünün azaltılmasıyla ilgili hedefler içeren bir kalkınma için küresel ortaklığın geliştirilmesi.
Küresel ilkeler nelerdir ya da Sözleşme’yi imzalayan bir kurum hangi ilkeleri benimsediğini taahhüt etmektedir?
Küresel İlkeler Sözleşmesi özel sektör kuruluşlarını, on temel evrensel ilkeye uymaya çağırmaktadır. Dünyanın her yerinde bu evrensel ilkelerin iş stratejilerinin, operasyonlarının ve kültürünün bir parçası haline gelmesi için çalışmaktadır.
Küresel İlkeler Sözleşmesi üyeliği ne anlama geliyor?
Bu sisteme üye olmaya karar veren işletmelerden, bu on temel ilkenin tümünü bir defada karşılamaları beklenmemektedir. İlk aşamada, iyi niyetli olarak bu ilkelerin benimsenmesi ve her yıl bu ilkelerin gereklerinin yerine getirilmesi adına bir şeyler yapıldığının bildirilmesi yeterlidir. Küresel İlkeler Sözleşmesi, özel sektöre, “compact” kelimesinin tam Türkçe karşılığı olan “sözel bir sözleşme” önermekte ve özel sektörü bu ilkeleri benimsemeye ve etki çevresi içindeki kişi ve kurumlara da bu ilkeleri benimsetmeye çalışmaya çağırmaktadır. Bir başka deyişle, Sözleşme’yi imzalayan kuruluşlardan, bu ilkelere öncelikle kendilerinin uymasını ve zaman içinde çözüm ortaklarından da bu ilkelere uymalarını beklemelerini istemektedir. Amaç ise, başta söylendiği gibi ortak bir küresel kalkınma kültürünü yaymaktır.
Neden iş dünyası ya da neden özel sektör?
Dünya ekonomisinin yaklaşık %90’ının sektör özel sektör tarafından yönetildiği günümüzde, özel sektörün sürdürülebilir kalkınma yolunda attığı adımlar çok önemlidir. Bu nedenle özel sektörün sürdürülebilir kalkınma yolundaki adımlarıyla evrensel idealleri birleştiren bir katalizöre gerek vardır. Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (Global Compact) arka planında da sürdürülebilir kalkınmada özel sektörün öneminin giderek artmakta olduğu gerçeği yatmaktadır.
Sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasından olmayanlar bu harekete nasıl katılabilir?
Sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasından olmayanlar, tüzük strateji görüşmeleri, öğrenme/eğitim, bölgesel ağlar ve projeler gibi farklı mekanizmalar sayesinde bu harekete katılabilirler. Bu tip kuruluşların projelerin yönlendirilmesi ve hareket kabiliyetinin artması için çok önemli yararları olabilmektedir. İş dünyasından olmayan kuruluşların, örgütlenmelerini on ilke doğrultusunda şekillendirmeleri ve gelişmeleri raporlamaları da teşvik edilmektedir.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Küresel İlkeler Sözleşmesi’ndeki rolü nedir?
Birleşmiş Milletler’in (BM) küresel kalkınma kuruluşu olan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), 166 ülkede hükümetler, sivil yolundaki çabalarını destekliyor, ulusal ve küresel düzeydeki zorlukları aşmaları için bu ülkelerin çalışmalarına katkıda bulunuyor. UNDP Türkiye Ofisi de pek çok faaliyetinin yanı sıra Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin öncülüğünü yürütüyor.
Küresel İlkeler Sözleşmesi üyeliği şirketlere ne tür avantajlar sağlıyor?
Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni benimseyen işletmeler, ister büyük boyutlu ister KOBİ olsun, daha örgütsel yapıya kavuşmanın ve uluslararası iş piyasasında yeni gelişen bir kültürün üyesi olmanın ayrıcalıklarını ayrıca yaşayacaklardır. Bugün tüm iş dünyası, aynı değerleri benimseyen çokuluslu büyük şirketlerin tercih ettiği bir iş ortağı olmanın, küresel ekonomide ne kadar önemli avantajlar sağlayabileceğinin farkındadır. Bu iş ortamını destekleyecek iletişim ağının kurulması, özel tasarlanmış eğitim modüllerine erişim, uluslararası etkinliklerle bağlantı gibi BM tarafından desteklenen soyut olanaklar aracılığıyla, bu kültür giderek yayılmaktadır. Sözleşme’ye taraf olan şirketler orta vadede ekonomik kazançlarını arttırırken, kısa vadede de toplumsal sorumluluklarını en bilinçli ve en yararlı şekilde yerine getirmenin saygınlık ve onurunu yaşıyorlar.
Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne üye olmak için ne yapmak gerekiyor?
BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne üye olmak son derece kolaydır. Bu ilkeleri benimsediğinize inanıyorsanız, şirketinizin en üst düzey yöneticisinin imzasıyla, BM Genel Sekreteri’ne bir mektup yollamanız yeterlidir. Konuyla ilgili olarak www.unglobalcompact.org,www.undp.org.tr ya da www.undpistanbul.org adreslerinden bilgi alabilir veya UNDP’nin İstanbul’daki Özel Sektör Proje Ofisi’yle bağlantıya geçebilirsiniz.
Daha sonra bu ilkeleri şirket karar defterine işlemeniz ve her yıl Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (Global Compact) ofisine bir mektup yazarak, bu ilkeleri yaşama geçirmek adına yaptığınız kurumsal sorumluluk kapsamındaki uygulamaları paylaşmanız gerekmektedir.
Sözleşme’nin hukuki olarak bağlayıcılığı var mıdır?
Hayır. Küresel İlkeler Sözleşmesi tamamen gönüllü bir harekettir, diğer şirketlerin davranış ve hareketlerini denetlemez veya zorlamaz. Bunun yerine değişimi, sorumlu vatandaşlığı, yaratıcı çözümleri ve ortaklıkları teşvik eder.